Osmanlı yayı ve geleneksel türk okçuluğunun günümüze doğru bir şekilde uyarlanması amacını güden okçuluk sitemiz, en başarılı sentetik osmanlı yayları, bilek siperi ve orjinal zihgir replikaları yanında, osmanlının sır imalat yöntemlerinin araştırılması gibi sıra dışı çalışmalarıyla da geçmişe ışık tutma gayreti içerisindedir. Mehmet Gölhan/Kemanger
28 Şubat 2023 Salı
Geleneksel Yaylar ile Günümüz Okçuluğu Hakkındaki Bazı Kişisel Düşüncelerim
Düşmana uzaktan fırlatılan cisimlerle saldırmak,tarih boyunca hep en popüler savunma ve saldırı yöntemi olmuştur.Fakat ateşli silahlar geliştirilene kadar bu tür silahların tek kusuru,düşmanla yüzyüze,göz göze gelindiğinde pek öldürücülüklerinin kalmamasıdır.Bu yüzden savaşçı hemen devamlı öldürücü niteliği olan
kılıç,balta,gürz,vs.. sine sarılır ve düşmanı yok etmeye çalışırdı.Yayda belli bir mesafeye kadar etkiliydi ve bu mesafe içinde bir sonuç alınmadığı takdirde tek çareniz,ya ikinci bir silaha sarılmanız yada kaçmanızdı.Kılıçlı bir düşman karşısında elinde sadece çıplak-oksuz bir yayla ortada kalan bir savaşçı için ne yazık ki pek fazla umut yoktur sanırım.
Bana göre,o dönemlerde bir okçu için 'Nişancılık' kavramı çok daha farklı ve önemliydi.Çünkü okçu,yeni bir oku tekrar gezleyene kadar geçen sürede,düşmanın kendisine biraz daha yaklaşacağını ve hatta canını alabileceğini bilmektedir.
Oysa günümüz Nişancılığında boşa giden merminin arkasında hemen yenisinin hazır olduğunun bilinmesi,o askerin psikolojisinde pozitif bir etki sağlar.Geçmişteki bir okçuysa,tüm heyecanını ve psikolojisini kendisine yarar sağlayacak şekilde toparlayabilmelidir ki,hedefini vurupta sağ kalabilsin.
Aslında burada anlatmak istediğim,okçu ayırımı yapmadan her savaşçının içinde bulunduğu psikolojik durumu bastırabilecek bir psikolojik savunma ve saldırı makenizması geliştirmiş olabileceğidir.İşte o zamanda, savaşçının başarısı yada okçuluk becerisi bu makenizmanın gücüyle de alakalı olacaktır.
Ya sen düşmanını öldürürsün yada o seni ! , ya o geyiği, o tavşanı avlarsın,yada sen ve ailen aç kalır ve ölürsünüz.İşte bana göre bu korkular ve düşünceler okçuyu ustalaşmaya,okçuluk becerilerini kusuruzlaşmaya itiyordu.Günümüz avcılığında ise büyük ve tehlikeli hayvanlarla oynanan avcılık oyunları dışında bir aç kalma yada can korkusu yoktur.
Geçmişteki bir okçu içinse yay ve ok gündelik hayatın bir parçasıydı ve üstelik elindeki yayın o çağın en etkili silahı olduğunu da biliyordu ve inanıyordu.Osmanlı zamanında ordularla yapılan büyük av partilerininde ana amacı belkide ustalaşmanın yanında bu makenizmanında geliştirilmesiydi;kimbilir.Günümüz okçuluğundaysa okçu ateşli silahların varlığından haberdar olduğu için,bilinç altından bile olsa,elindeki yaydan daha üstün bir silah olduğunu bilmekte ve buda bana göre,geçmişe oranla yay gücüne karşı bir inanç eksikliği doğurmaktadır.
Arada tabiki Howard Hill,Byron Ferguson vs..gibi çağımızın usta okçuları olmuştur,olacaktır fakat aynı şartlar tekrar sağlanamayacağına göre, teknolojik gelişimlerde işin içine katılmadığı sürece,günümüz okçuluk becerileri daima geçmişin gölgesinde kalacaktır.
Mehmet Gölhan/Gölhan Yayı/Kemanger