Yay ve ok !
sadece savaş alanlarının değil,divan edebiyatının da vazgeçilmez silahlarından biriydi.
Zamanının en etkili silahı sayılabilecek ok ve yayın aynı zamanda zerafet açısından da ne kadar etkileyici olduğunu divan edebiyatında görmek pek şaşırtmamış olsa gerek bizleri.
Güzel bir kaş güzel bir yaya,kemana benzetilirken,kirpiklerse gönüllere saplanan,yaralayan bir oku temsil etmiştir hep.
Öylesine etkilidir ki,ona bakanlar talihsiz bir av durumuna düşerler.
Güzel bir kaş,mükemmel bir kemana benzetilirken,bu güzellik simetriyi de içinde barındırıyor muydu acaba ?
Mesela simetrik olmayan,çarpık ama güzel diyebileceğimiz bir kaş divan edebiyatı için var olabilir miydi ?
Divan edebiyatı için bu olamasa da,okçuluk manasında eğik yada çarpık diyebileceğimiz bir yayın çok daha güzel olabileceğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Hadi canım,olur mu öyle şey! dediğinizi duyar gibiyim..
En yukarıda resmini gördüğünüz yay için ''Çirkin'' diyebilir misiniz? Eksen çizgisine dikkat ederseniz eğer yayda çıplak gözle bile fark edilir seviyede bir çarpıklık mevcut.
Hayır tabiki,yukarıdaki yay güzel olduğu gibi eğikliğinin sağladığı performansı da eklersek ''Güzeller güzeli'' demek pek de abartılı olmaz sanırım.
Neden mi?
Çünkü bir yay için performans,yayın süsünden önce gelir ve süsde bir tatlının üzerindeki kaymak vazifesini görür.Tatlısız kaymak ise aynı tadı vermez..
Oku hedefine daha hızlı ve kusursuz gönderen bir yay daha makbul olacağı için süs ikinci planda kalacaktır haliyle.
Yukarıdaki yay için,'' O yay zamanla eğilmiştir'' diyebilirsiniz.İlk başlarda bende öyle sanıyordum ama sonradan kesinlikle durumun başka boyutlarda olduğunu anladım.
Bir yay için kabza en sağlam bölümdür çünkü siz onu destekleyip gererken aynı zamanda kırmaya da çalışıyorsunuz anlamına gelir ve zamanla yana doğru da eğilmez.Eğileceği varsa zaten yayın karnına doğru (Boynuz kısmı) eğilirdi.
Yandaki resim Harbiye Askeri Müzesinden alınmıştır ve bu yaydaki eğikliği/çarpıklığı tarif etmeme hiç gerek yok sanırım.Asıl bu yaydaki en can alıcı nokta kabzanın işleniş şeklidir.
Kabza bizden tarafa bakan sala doğru eğik şekilde işlenmişken,diğer kabza tarafı ise aksi tarafa doğru,salı dengeli karşılayacak şekilde kasıtlı işlenmiştir.
Evet,bu yaylar mahsus eğik/çarpık şekilde işlenmişlerdir çünkü buradaki maksat kirişi kabzadan uzaklaştırmak ve kabzada doğal bir pencere yaratmaktır.
Ve bu sayede doğal pencereye sahip olan bu yay,saldığı okları da kabzaya çarptırmadan gönderecektir.
Bu işleme tekniği tamamıyla Osmanlı-Türk kemangerlerinin başarısıdır ve müsadenize sığınarak bu tekniğe ''Osmanlı-Türk Eğri Yay İşleme Tekniği' adını vermek istiyorum.
Bu yay işleme tekniği benimde uzun zamandır kafa yorduğum kabzaya ok çarpma probleminin ilacı niteliğindedir.
Bildiğiniz üzere kirişin tam merkezde olduğu yaylarda ok şaftının tir geçimi dediğimiz ok yatağına çarpma eğilimi vardır.Bu durumu genelde tüm başparmak atıcıları yaşar ve kabzadaki aşınma da bunun ispatıdır aslında.
Ayrıca,bu problemi geçmişte bir kemangerin hissetmemiş olmasına imkan var mıdır sizce ?
Ben çarptırmıyorum efendim ! diyenin kabzasındaki izlerine bakın,o doğruyu söyleyecektir :)
Günümüz yaylarında ok şaftının kabzaya çarpmaması için kabzada bir oyuk açılmıştır ve tüm modern yaylarda ister klasik ister makaralı olsun,oklar buna benzer bir oyuk içerisinden atılır.
Amaç oku kabzaya çarptırmadan dosdoğru hedefe göndermektir çünkü.Çarparsa eğer ok yön değiştirir ve hedefe doğru geniş bir yay çizerek yol alacağı için enerjisinin bir kısmını havanın sürtünme kuvvetinde kaybedecektir.
Kabzaya çarparak giden bir ok,(Sağlak bir okçu için) pencereli bir yaya göre hedefin sağına vuracaktır çünkü ok kabzanın sağına savrulmuştur.
Okçular ise tarih boyunca bunu önlemek uğruna türlü türlü atış yöntemleri denemiş,yana,dikey,çapraz hatra gibi çözümler üretmişlerdir.Oku bir nebze hızlandırdığı doğrudur ama temel amaç oku kabzaya çarptırmamaya çalışmaktır.
Bildiğiniz gibi günümüz yay işleme tekniğinde makbul olan;herşeyin geometrik düzleme paralel ve dik olmasıdır.Her parçanın hayali bir eksende ikiz gibi olması istenir ve yaylarda bu özellik aranır.
Fakat bu kabza çarpması problemi karşısında Türk kemangerleri yay sallarını eksenleri dışına taşırmak suretiyle eşsiz bir çözüm yolu yaratmışlardır.
Belki de akıl almaz menzillerin,rekorların baş mimarı da bu işleme tekniğidir,kimbilir?
Eksendeki eğiklik |
Maravi düz yayı(Bugün için Doğu Afrika/Mozambik) Kaynak:quaibranly.fr |
Peki ecdad dışındaki milletler bu konuda neler yapmışlar acaba?
Bakınız ! yukarıdaki kızılderili yaylarına benzeyen bu yay bir afrika yayı ve aynı yöntem kullanılarak sal eksenleri dışına çıkılarak doğal bir yay penceresi yaratılmıştır,aklın yolu bir.
Yöntem aynı olmasa da enteresanlığı bakımdan aşağıdaki resmi de paylaşmak istedim doğrusu :)
Konuyla alakalı olarak diğer yurtdışı ve askeri müze kaynaklı resimleri de sıralayacak olursak,
Bu resim ise Harbiye Askeri Müzesinden Çarpıklığı gördünüz mü? |
Görüldüğü gibi bu teknik gizli kalmış bir yay işleme tekniğidir ve bunu gün ışığına çıkarmanın verdiği haz tarif edilemez bir duygu benim için.
Enteresandır ki,seneler senesi görür,incelerim bu yayları fakat bu sırrı daha önce neden fark edemediğimi bende bilemiyorum ama nasip bu güneymiş diyorum artık.
''Akıl mı görür,yoksa göz mü'' sorusu geliyor aklıma..
Bunca bulgudan sonra bu tekniği birde kendi yaylarımda deneyim dedim ve ilk Osmanlı-Türk Eğri Yayı Tekniğini kendi sentetik yayımda uyguladım.
Yukarıda görülen yay geçmişten bugüne yapılan ilk Eğri Osmanlı-Türk yayı replikasıdır ve görüldüğü gibi ortada olması gereken kiriş kabza dışındadır.Özel şeklinin sebep olabileceği hiçbir problem yaşamadım henüz.
Verilebilecek maksimum eğriliğin derecesi de şahsımca merak konusudur ayrıca :)
Sevgi ve saygılarımla,
Mehmet A.Gölhan