Geleneksel yada modern olsun herhangi bir okçuya 'Gez sargısı nedir?' diye sorduğumuzda hiç kuşkusuz beklenilen cevap anında verilecektir.
Gez sargısı için okun kiriş üzerindeki yerini belirleyen basitçe bir sargıdır....,denilsede durum hiçte o kadar basit değildir...,okumaya devam edin :)
Fakat aynı arkadaşlara birde 'Dügül nedir' diye sorsak o zaman ne olurdu acaba?..,muhtemelen bunun cevabınıda ancak geleneksel okçu arkadaşımız verebilecektir sanırım çünkü geleneksel bir okçunun okçuluk tarihine olan ilgisinin çok daha fazla olması ihtimali daha yüksektir.
Gez sargısıyla dügül arasında sarım sayısı dışında herhangi bir farkın olmadığı ve aynı işe yaradığı düşünülmüştür her nedense.
Peki ya size gez sargısıyla dügül'ün aslında farklı farklı işlevselliği olduğunu,dügülün çok daha kullanışlı olduğunu ve günümüzde bu mevzuda da tarihi kaynaklarımızın değilde gene (Her zamanki gibi) batı okçuluk kültürünün BAZ alındığını söylesem..., ne düşünürdünüz?
Bir geleneksel Türk okçusu olarak doğru olanın dügül kullanmak olduğunu bile bile siz genede 'Gez sargısı'nı kullanmaya devam edermiydiniz?..
Gez sargısı ve gez sargısı tabiri kullanılmamalı değilmi?.Durumu fark edene kadar bende kirişlerimde gez sargısını çokça kullandım ama o zamanlar diğer okçular gibi durumun hiçte farkında değildim.Taki ilgili konu dikkatimi çekinceye kadar.Oysa mevzu ne kadarda kolaydı fakat işte bir o kadarda kendini iyi gizlemişti o tarihi yazılara.
İşin komik tarafı;
bir zaman sonra aslına sadık kalayım diye meydanlığıma gez sargısı değilde hadi dügül sarayım dedim.Fakat fiilliyatta onuda aynen bir gez sargısı gibi algılayarak bir süreliğine yanlış kullandığımı itiraf etmeliyim :)
Çünkü günümüzdeki kullanımı böyleydi ve beyin onu otomatikman sanki basit bir şeymiş gibi algılıyor....çarpım tablosunu kullanır gibi...
Oysa gerçekte dügül gez sargısıyla aynı işlevsellikte değildi.Aşağıdaki fotografa dikkat edilirse okun arkalığı dügülün altına yanlış yerleştirilmiş ve batı tarzı gibi yanlış kullanımı gösteriyor.
Gez'in dügül altına Batı tarzı gibi hatalı yerleşimi. |
Eski okçuluk kitaplarımızda bahsedilen;Osmanlı okçuluğunun gerçek atış stili olan 'Çeneyi omuza bağlama tekniği' gibi dügülde önemli bir mevzudur.(Konuyu yeni duyanlar üzerine tıklayabilirler)
En azından ben kendi adıma;
tüm bu gerçekleri öğrendiğim andan itibaren uyguladığımı,teknik ve düzenimi düzelttiğimi gururla söylemek isterim.
Önceden gez sargısı sarardım..,şimdiyse dügül sarmaya ve onu doğru kullanmaya ve hatta gez sargısıyla kıyaslamaya başladım.
Teknik olarak çok daha önemlisi eskiden çenemi omuzuma bağlamazdım...,gerçeği öğrendim ve eski yanlış alışkanlığımı zorda olsa terkedip çenemi omzuma bağlamaya başladım.
Neden mi?,nedeni çok basit çünki benim yapmak istediğim Osmanlı tarzı okçuluk..,batı tarzına doğru kayan bir fantazi okçuluğu değil.İtiraf etmeliyimki ben bu konuda hiçte toleranslı değilim.
''Aman canım ne fark ederki ! ''
tarzı düşünceler hiç bir zaman bana göre olmamıştır ve benim için bunu diyen şahsın yakında geleneksel kıyafetle makaralı bir yay bile kullanması söz konusu olabilir.Olsun!;genede kabul edecek kadarda hoşgörülüyüzdürde...,ne diyelim ki?,yeterki okçu olsun :)
Fakat tarihi gerçekçilik dendiği zaman işte o anda akan sular durur ve evvelden edinilmiş ne tür yabancı alışkanlıklar olursa olsun hemen,anında terkedilmeli; kulaktan dolma,yanlış yada eksik bir atış tekniği kullanılmamalı,asla öğretilmemeli.
Bir yeniçeri kıyafetinde kendine has yeniçeriye mal olmuş özel börkü olmadan nasıl hiçbir anlamı olmazsa;gerçek usulleriyle,tekniğiyle yapılmayan Geleneksel Osmanlı okçuluğununda hiçbir anlamı olamaz.
Geçmişteki yazılan o tüm tarihi terknik belgelerin amacı bu değilmiydi zaten?.
Ustalar eğer sen bir Osmanlı gibi atmak istiyorsan klavuzun bu ! al işte ! oku !.Bizim zamanımızda bu işler böyle yapılırdı demişler.Al yayını elinede o günlerde nasıl atılıyorsa,doğruluğunu araştırmadan kafana göre rastgele at;gerisini boş ver dememişler.
Zamanında serçeyi bile bahisle başından vurabilen bir okçunun Okmeydanındaki tekkeye geldiğinde oradaki ustalar tarafınca 4 parmakla atış yapmasından dolayı makbul sayılmayıp,anında müdahele edilerek makbul olanın kurallara uygun,doğru tekniğin olduğunun söylenmesi ve uygulanması dikkat çekicidir.
Kavsname
Tarihi gerçekçiliğin önemini arz ettikten sonra gelelim şu dügül meselemize.Kirişi oluşturan bölümler tonç halkaları ve düğümleri,ana kiriş,meydan sargısı,güller ve konumuz olan dügüller bilindiği üzere.
Siyah meydan sargısı üzerindeki Dügül'ün doğru kullanımı |
Dügül gez yerini belirlemek maksadıyla meydan sargısı üzerine sarılan ikinci bir sargıdır.Fazla kalınca sarılmamalıdır çünkü ok arkalığı sıkışır,sargı tiftiklenir ve neticede kopar.Ayrıca atışıda etkileyebilir.
Ok gezlerini sıcak fönle ısıtırsanız dügüle alıştırmış olursunuz....,tavsiye.
Günümüzdeki modern yakıştırması ''gez noktası,sargısı'' yada ''arkalık sargısı''dır.Ama gördüğünüz gibi benzemediğinden ve yakışanı dügül olduğundan böyle anılması çok daha uygundur.
Gez noktası ingilizcedeki karşılığı 'nock point','nocking point' ile aynı anlamı taşır.
Bizimde ingiliz olmadığımıza,yayımızında uzun yay olmadığına göre....
Dügül meydan sargısı üzerine sarılarak eskilerin ''Usta okçular dügül kullanmazdı' sözüne rağmen genede bir kesim tarafından kullanılıyordu ve bu sözle görülüyorki geçmişteki bazı okçularında birbirleriyle atıştığı izlenimini yaratıyor.
Aslında dügül ve gez sargıları kiriş üzerinde devamlı olarak aynı atış eğimini yakalayabilme ihtimalinin basit bir yoludur.Doğrusu bu yolu kullanmadan, bir kenara iterek doğru noktayı öyle el yordamıyla yakalamaya çalışmayı kendi adıma pek kullanışlı bulamıyorum nedense...,çünkü pratik değil.
Belkide dügülsüz kullanım sadece yakın mesafe atışlarında kullanılıyordu çünkü uzak mesafede isabet için her daim aynı noktaya gezlemek şart malesef.
Meydan sargıları üzerindeki modern anlayıştaki gez yada arkalık noktası-sargısı tamamen okun kiriş üzerinde verilmesi zorunlu olan eğimin belirlenmesinde kullanılır ve zihgir takviyesiyle gezin oynamasını engelleyerek ok gezini adeta yerine mıhlayarak sabitler.
En üst resimdede görebileceğiniz gibi ok arkalığının aşağı yada yukarı kaçmasına imkan yok.Üstelik olduda gez noktanız hatalı oldu.İşte bu durumda sargıyı söküp yeniden sarmak zorundasınız.Oysa dügül kullanımında her şey güllük gülüstanlıktır :)
Kırmızı renkli dügül sargısı |
Dügül sargıları ok gezini meydan sargısı üzerine sanıldığı gibi gezi sabitlemek üzere sarılmamıştır ve doğru noktayı bulana kadar okunuzu istediğiniz kadar aşağı yada yukarı istikamette kaydırabilirsiniz.
Rahatça belli olması için farklı renkte fakat 4 küsur santimetreleri dahi geçebilen enlice sargı boyuyla fark edildiği üzere kısa modern gez sargısı görüntüsünden farklıdır.
Gez-arkalık sargısı |
Aslında bu konudaki düşüncelerimin oluşmasında dügülün fazlaca enli olması etkili olmuştur.Bu kadar enli bir gez sargısı modern gezlere göre fuzuli gibi görünüyordu ....,sanki ok gezinin gezinmesi için böylesine uzundu ve belkide kasıtlı olarak farklı noktalardan da atış yapılabiliyordu.
Mesela farklı tipteki yada gez kalınlıkları değişik olan oklar için bu işlem çokda uygun gözüküyor.
Bu kadar enli bir dügül sargısı ancak meydan sargısı üzerinde doğru noktayı bulabilmek olduğu kadar zihgirin meydan sargısı üzerindeki aşındırıcı etkisini bertaraf edebilmek içinde kullanılabilirdi.
Birde;
meydan sargısını sarmak dügülü sarmaktan çok daha zahmetlidir.Zihgir ve ok arkalığının aşındırdığı dügül yeniden görece daha kolay sarılabilirdi.
Bildiğiniz gibi sadece yorumlamayı değil kanıtla çalışmayı çok severim çünkü bulgularda cümledeki nokta vazifesini görürler.
Nitekim bu tespitleri doğrulayacak tarihsel ifade ve açıklamalar Ünsal Yücel'in Türk Okçuluğu Kitabı ve Kemankeş Mustafa efendinin Kavsnamesinde (1735) görülebilmektedir.
Mesela Ünsal Yücel kitabındaki bir anlatım gezin dügül altına değilde;direkt olarak dügül sargının üzerine yerleştirildiğini belirtmektedir.Dügül kalın iple kalınca sarılırsada gez dudakları için mahsur oluştururdu deniliyor.
''Dügülün kalın olmaması gerekir;yoksa okun rahat çıkmasını önler,gez dudaklarının 'Apışmasına' yani ayrılmasına sebep olur.'' denmektedir.
Türk Okçuluğu-Çile yapımı sayfa 271.
Ve ok arkalığı yani gezin günümüzdeki gibi sabitlenmediğini,gezgen olduğunu gösterir mevzu;
''...gez yerini gayet aramak gerekdür.Üstad bulınmaz ise kendün okun yukaru gezleyesin muhalif giderse aşağa gezleyesün arayarak mahall yirini bulasın anda putaya karşı oturasın.....''
Sayfa 60-Kavsname/Kemankeş Mustafa Efendi/Çeviri:Dr.HanifiVural-Dr.Y.Metin Aksoy
Korelilerinde aynen Osmanlılar gibi dügül kullanmaları,yay geleneklerini bu kadar benzer ve başarılı korumaları inanılmaz.Aşağıdaki vidyo linki Korelilerinde Osmanlı gibi dügül kullandıklarını gösteren müthiş bir vidyodur;kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
Videoyu sadece aşağıdaki linki kopyala-yapıştır(copy-paste) ile seyredebilirsiniz.
https://youtu.be/qVVQyWr5vi4?list=PLbYeNwcq4VrVJDnQyhmXzr4z2wi4EoRIY&t=600
aynı zamanda hararetli bir okçu olmam nedeniyle yapılmak istenende Geleneksel Osmanlı okçuluğuysa eğer; bu yolda doğruluğuna yürekten inandığım gerçek bir Osmanlı atış tekniğinin uygulanması ve öğretilmesidir ki neticede kendi ülkemiz ve diğer ülkeler nezdinde de teknik ve düzen doğru olarak tanınsın.
Sevgi ve saygılarımla,
Mehmet A.Gölhan